BASKI DÖNEMLERİNDE EDEBİYAT VE GÜNCEL ÇIKARIMLAR, NİKBİNLİK DERGİSİ, Ocak-Şubat 2012 (Baskı ve Otorite Sayısı), s.7-11
Kaleme sarıldığınızda elinizin üzerinde görünmeyen bir el daha hissetmek... Düşlerinizin arasında iktidarın belli belirsiz ama kesinlikle istenmedik siluetlerini görmek. Sokağa imge avına çıktığınızda kulağınıza kızgın seslerin ve sirenlerin çalınması. Ya da üzerinize giydiğiniz kıyafete, saçınızın başınızın şekline karşı yükselen homurtular... Sanat kendi içerisinde taşıdığı dinamikle her zaman tehdit, sığınak ve direniş üssü gibi algılanmıştır. Bu direniş üssünde büyüler oluşturulur, sıradan tepkiler dönüştürülür. Platon'un sistematik devlet kurgusunda “belirlenmiş" olanın dışına çıkma riskine karşı şairler öncelikle kapı dışarı edilmektedir. Kapitalizme kadar sistem içeriğinin net ve öngörülebilir olmasını istemiş, kendince çürük meyveleri ayıklama yarışına girmiştir çünkü. Platon, öncelikle sanatsal imgenin oluşum sürecini basite indirger ve şairi devletinden sürmek için meşru zemini oluşturma derdine düşer. Ona göre bu dünyadaki her şey, mutlak varlık konumu...