Kayıtlar

Mayıs, 2025 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Taranta Babu’ya Sondan Bir Sonraki Mektup : Ali İsmail’i Görmek, Duymak, İşitmek, Düşünmek, Günlük Sol Gazetesi, 12.07.2013

Resim
Arkasında deniz ve teknelerle, rüzgâra ilişmiş bir fotoğraf. Senin de Eskişehir’deki öğrenci odanda arkada bıraktığın mektuplar var mı bilmem… İtalyan işgali altındaki Habeşistan’dan Gallalı, genç, kıvırcık saçlı bir direnişçinin karısına, Taranta Babu’ya, yazdığı mektuplar çıkmıştı kitaplığından. Hem de ölüme götürüldüğü tek göz odasında. Sanılır ki o mektuplar hiçbir zaman ulaşmamıştır sevgilisine. İtalya’nın manevi ve ulvi adamları için ölüme götürülen gencin gönlünde, usunda düğümlenenler ulaşmamıştır sevdiceğine. Üniformalı, üniformasız bir takım adamlar odasından alıp götürdüklerinde hatıratı olarak kalmıştır gelecek nesillere. O, bir takım adamlar için Ali İsmail, faşizmin anladığı hayat ciddi, ulvi ve dinidir. Onlar kardeşim, rahat hayata hor bakarlar ve yeryüzünde saadetin mümkün olmadığına inanırlar. Saadeti mümkün bırakmadıkları bir dünyada, yaşatma ve öldürme hakkını kendilerinde görmeleri olağandır. Onlar, Ali İsmail, bu değersiz maddi dünyanın keyfi gıcırla...

SAATLERİ AYARLAMA ENSTİTÜSÜ'NDE ELEŞTİRİ VE MÜDAHALE Nikbinlik Dergisi, Sayı 17

Resim
Saatleri Ayarlama Enstitüsü batıl inançların ti’ye alınmasından bilimin ve teknolojinin hükümranlık oluşturmasının eleştirisine; mikro ve makro ölçekte Türkiye’de geleneksel-modern çatışmasından kapitalist üretim ilişkilerinin yabancılaştırıcı etkisine; tutkunun metalaştırılma sürecinden zaman kavramının irdelenmesine kadar pek çok izleksel katmandan oluşur. Bu katmanların kendi içlerinde ve katmanlar arasındaki geçişlerde şiirsel bir dil ve dolayısıyla gerilimli bir anlatım üslubu vardır.         Saatleri Ayarlama Enstitüsü romanının yukarıda sıralanan izleklerin bütününü kapsaması kadar önemli olan bir diğer yanı gerçekliğe çeşitli açılardan yaptığı, çok renkli bakış denemeleridir. Toplumsal sorunları bireysel ölçekteki; bireysel sorunlarıysa toplumsal ölçekteki bağlantılarıyla irdeler. Yani tümdengelimi de, tümevarımı da kullanır. Bunlara bir dönemin toplumsal kimlik bunalımına, batıl inançlara ve bilimin kutsallaştırılmasına yönelen ironik anlatı...

ANKARA'NIN KAYBOLAN RENGİ: GENÇLİK PARKI "BUGÜN YEŞİL YAĞMAYACAK", Mimarlar Odası Ankara Şubesi Dergisi, Ekim 2005

Resim
 Şu sıralar Gençlik Parkı üzerine yazmak ‘merhumu nasıl bilirdiniz?’ gibi bir soruya denk düşüyor. “Nasıl bilirdiniz?” Genç bilirdik. Daha yapacak çok işi vardı. Anadolu’nun dört yanından Ankara’ya gelmiş ve Ulus otellerinde yaşamına çizgiler, umutlar katanlar... Bir hastalığın geçmesini bekleyenler, üç beş kuruş para denkleştirip de yarın artık memleketine dönme hesabı yapanlar, küçük bir iş bağlayıp da çoluk çocuğuna hediye götürme arzusunda olanlar... Gençlik Parkı’na gelip basarlar kahkahayı. Belki de yüz kez seyrettikleri bir Kemal Sunal filminin karşısında. Yıllanmış garsonlar, sanki semaverler gibi tüterek yürümektedir. Bakır rengi dumanlarda tüterek... Az laf, çok bakışçıdır onlar. Gençlik Parkı’nın bir özelliği de çünkü kahkahalar ve kısık sesli sohbetler dışında gürültüye pek tahammülü olmamasıdır. Başkentimizde saatlerin yavaş işlediği, telaşın en has düşman ilan edildiği nadir yerlerdendir. Edip Cansever'i deyişiyle akşamüstü rengindedir... Gençlik Parkı il...